Korkularla nereye kadar?

-
Aa
+
a
a
a

7 Şubat 2003Fehmi Koru

Amerika'da, George W. Bush yönetiminde görev alanlar arasında, kariyeri gereği 'savaşçı' olması gerekse de savaş fikrine en uzak kişi Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Colin Powell'di; "Irak'a savaş" konulu senaryolar ilk ortaya atıldığında, onlara çok şiddetle karşı çıkmıştı Powell... Aynı Powell, önceki gün, Birleşmiş Milletler (BM) önüne çıktı ve Amerikan yönetiminin Irak'a neden savaş açması gerektiğine dair, pek az kişiyi ikna eden, 'kanıtları'nı sundu...

Neredeyse bütün dünyada, Irak gündeme girdiğinden beri, savaş konusunda en ters açıklamalarla barış yönünde en ciddi çabalar Türkiye'den, Başbakan Abdullah Gül'ün ağzından duyuldu. Başbakan Gül, savaşı önlemek için, bölgedeki beş ülkeyi ziyaret edip en üst düzey yöneticileriyle görüştü; o ülkelerin dışişleri bakanları İstanbul'da toplandı. 'Barış misyonu'nu, katıldığı Davos toplantılarına, Strazburg'taki Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi'ne de taşıdı Başbakan Gül. Ancak, aynı Abdullah Gül, önceki gün, "Biz elimizden geleni yaptık" dedi ve ABD'nin talep ettiği askerî kolaylıkları geçirmek üzere TBMM'ne başvurdu.

AB, bir hafta öncesine kadar, hemen her konuda tek ses çıkartan bir siyasî birlikti. ABD'nin doğal müttefiki görünen İngiltere dışarıda bırakılırsa, diğer AB üyesi ülkelerin, Irak'a karşı açılacak savaşı tasvip etmedikleri düşünülüyordu. Geçen hafta beklenmeyen bir gelişme oldu ve İtalya, İspanya gibi ülkelerin başını çektiği sekiz AB üyesi ülkenin hükümet başkanları, teröre karşı mücadelesinde ABD'nin yanında yer alacaklarına dair bir bildirinin altına imza koydular...

Bundan çok değil on yıl öncesine kadar, Bağdat'la müttefik sayılan o zamanın Demirperde ülkelerinin bugünkü durumu da hiç farklı değil. Bu ülkeler, Colin Powell'ın BM'ye sunduğu 'kanıtları' vesile ederek, dün bir açıklama yapma 'ihtiyacı' hissettiler. Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan, Estonya, Latviya, Litvanya, Makedonya, Romanya, Slovakya ve Slovenya'nın dışişleri bakanları, kendilerini 'Trans-Atlantik câmiası' olarak gördüklerini belirtip 'terör şebekeleri' ve 'ellerinde kitle imha silâhları bulunan diktatörler'in tehdidine karşı omuz omuza durma gerektiğini kayıtlara geçirdiler...

Bu listeye, Başbakan Gül'ün oluşturmaya çalıştığı 'barış cephesi' içerisinde yer almayı kabul eden bazı ülkelerin liderlerinin başta verdikleri sözleri sonradan unuttuklarını, Şam'da yapılması kararlaştırılmış devlet başkanları düzeyinde zirve dâvetini duymazdan geldiklerini de ekleyebiliriz. İnisiyatife ilk başta destek çıkan Arap ülkeleri, şu yakınlarda kendilerini geride tutmayı tercih ediyorlar...

Söylemeye sanırım gerek yok: 'Güvercin' Colin Powell'ı 'şahin' haline dönüştüren de, 'barış inisiyatifi' girişimcisi Abdullah Gül'ü "Ben elimden geleni yaptım" noktasına getiren de aynı güç: Büyük bölümü perde gerisi baskılarla, doğrudan ve dolaylı zorlamalarla, ABD, çelikten sanılan iradeleri bile yamultmayı becerebildi. AB'yi çatlatan, eski Demirperde ülkelerini hizaya sokan da aynı güç... Şimdi o gücün askerî makinası, Irak'ta rejimi değiştirmek ve bölgeye yeni bir biçim vermek için harekete geçmek üzere hazır bekliyor...

İleride bugünlerin tarihini yazacak olanlar, Washington'da yuvalanmış 'savaşkan lobi'nin, şimdiye kadar eşi-benzerine hiç rastlanmamış, aldatmaca ve kandırmaca üzerine dayalı, yöntem olarak baskı, tehdit ve şantajı kullanmaktan da çekinmeyen bir büyük 'psikolojik savaş operasyonu' yürüttüğünü mutlaka kayıtlara geçireceklerdir...

Savaş lobisinin niyetlerini boşa çıkartmak, bir imparatorluğa dönüşme düşünü Amerika için kâbusa dönüştürmek hâlâ mümkün. Yeter ki, ülkelerde liderlik konumunda bulunanlar, George W. Bush'un seleflerinden birinin ağzından çıkan, "Korkudan başka korkmamız gereken bir şey yoktur" sözüne sahip çıksınlar...

Aksi halde, insanlığı, sürekli korkular bekliyor...

http://www.yenisafak.com.tr/fkoru.html